“Doğu Sorunu” olarak da adlandırılan Şark Meselesi, Osmanlı Devleti topraklarının paylaşılması konusunda Avrupalı devletler arasında yaşanan stratejik ve politik rekabet olarak tanımlanabilir. Siyasal bir terim olarak ilk ortaya atılması 1815 yılında düzenlenen Viyana Kongresi‘nde olmuştur. Bu terimi ilk kullanan kişi ise Rus Çarı Birinci Aleksandr olmuştur.
Avrupalı devletler görünüşte Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti altında yaşayan Hristiyan toplulukların haklarını savunduklarını iddia etseler de, gerçekte zayıflayan Osmanlı Devleti’nin topraklarını kendi aralarında yaptıkları anlaşmalarla paylaşmayı amaçlamışlardır.
Avrupalı devletlerin Osmanlı Devleti’ne ilişkin stratejilerinde bazı farklılıklar bulunuyordu. Kimisi Osmanlı Devleti’nin aniden yıkılmasının kendi aralarında sorunlara yol açacağını, bu sebeple bunun zamana yayılması gerektiğini savunurken, kimisi de tamamen ortadan kaldırılması gerektiğini savunuyordu. Örneğin, İngiltere 20. yüzyılın sonuna kadar Rusya, Avusturya ve Fransa’nın yayılımcılığını kontrol altında tutmak için Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğünden yana olmuştur. İngiltere’nin bu politikası 1878 yılından sonra sona ermiştir. Osmanlı Devleti, bu tarihten sonra Almanya ile yakınlaşmıştır.
Türklerin Avrupa, hatta Anadolu topraklarından atılmasını amaçlayan Şark Meselesi, 20. yüzyıla gelindiğinde Mondros Ateşkes Antlaşması ve Sevr Antlaşması ile gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. [1]
Kaynakça
E. Yalçın , “Şark Meselesi ve Emperyalistlerin Türk Politikası”, Toros Üniversitesi İİSBF Sosyal Bilimler Dergisi, c. 2, sayı. 4, ss. 82, Ara. 2015
İlk yorum yapan siz olun